top of page

Aşık Olamıyorum

Olmuyor, olmuyor, olmuyor diyordu bir danışanım. Aşık olamıyorum…

Başlangıçta kulağı tırmalayan ya da insana garip gelen bir cümle gibi görünebilir ama “durum sadece bundan ibaret”ti kendisi için… Aşk onun için çok uzaklarda bir sevgilin hayali bile değildi, aşk yoktu yok olmuştu… Ansızın kapıyı çalması da beklenmiyordu artık, aşk onun ülkesinde çoktan unutulmuştu, beyaz atlı prenslerin sonuncusu da ölmüş, pencere camından bakarak beklenecek kaytan bıyıklı helal süt emmiş delikanlıların hepsi hakkın rahmetine kavuşmuştu… Peki gerçekte olan biten bu muydu, aşka bir şey mi olmuştu yoksa sorun kişin kendisinde mi idi…

Aşık Olamamak Hastalık mı?

Aşık olamamak, neden, nasıl, ne için sorularının boşa çıktığı, doğruların yiterek gözden kaybolduğu bir durum… Peki bir hastalık mı? Kimilerine göre evet bu bir hastalık, ama bu kimilerinin hastalık etiketini birilerine yapıştırmaya pek meraklı olduğunu da unutmamak gerek sanırım. Eee...Peki nedir? Hadi cevabı sen ver sen cevapla, nedir bu aşık olamamak hadisesi konuş bakalım diyenleri duyar gibiyim.

Hemen Pulp Fiction filmindeki Jules karakterinin o ölümsüz repliklerinden biri geliyor aklıma... “Personality goes a long vay…” yani kişiliğin önünde uzun bir yol vardır…sizin anlayacağınız… ve bu yol sürer gider….

Uzun İnce Bir Yoldayım

Yaşam denen bu uzun yolda (kişilik geliştiricisi uzmanlarımız buna ne der bilmem ama), aşk ve aşklar kilometre taşlarıdır ve kilometre taşlarının yanından geçip gitmek ya da gitmemek aslında kişinin tamamıyla kişinin elindedir. Bazen kişi kendini kendinde aramaktan vazgeçip başkalarında aramaya başlar ve aşkı bunun için bir araç olarak kullanmaya çalışır. Sonuç mu? Sizi sizin kadar seven, sizi sizin kadar tanıyan, sizin gibi olan kaç kişiyle tanıştınız ya da ona aşık oldunuz ?...ve nafile aşklar kervanına yeni bir tanesi daha eklenir...

Performans Aşıkları

Bazen de kişi benzer bir şekilde kafasında aşık olunacak, şahsın tanımını yapar, onunla ilgili bir resim oluşturur, hatta buna tüm özelliklerin dökümünü ve performans karşılaştırmalarını içeren bir grafik ekler ama bu tanım o kadar abartılıdır ki, asla bulunamayacak bu Adem oğlu ya da Havva kızına karşısına bir türlü çıkmadığı için öfke bile duyar. Sonunda ise bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik geliştirerek aşık olmaktan vazgeçer. Aşık olmadığına ve asla olamayacağına inanır. Peki ya suç kimdedir? Ona soracak olsanız, kendine yakışan biri ya da birileri hiç yoktur hiç de olmayacaktır. Kendilerine narsistik yaşantılarına başarı dilemek ya da azıcık iç görüleri varsa bir terapiste gitmelerini tavsiye etmek hayırlısı olacaktır.

Bağlanma Korkusu

Birileri için durum bu şekilde başlayıp devam ederken başka birileri de başka bir aşık olamama senaryosu içerisindedir. Daha çok “Bağlanma Korkusu” şeklinde adlandırabileceğimiz bu durumda ki kişi, ilişkiden kaçmasına rağmen pek ç.ok ilişki içerisindedir. Yani bir orada, bir burada bir onunla bir bununla şeklinde günümüz internet aşıklarına tam da uyan bir tablo çizer. Sadece hazzın peşinde koşar gibi yaşayan bu kişilerin asıl korktukları şey bağlanmak ve bağlı kalmaktır. Bundan öylesine korkarlar ki günün birinde yalnız kalmayı ve yalnız ölmeyi bile göze alırlar. İlişkilerini ruhlarını da katarak yaşayabilmek aslında istedikleri ama sonuçlarına katlanamadıkları bir ukde olarak kalır.

Narsisizm

Kendinden başkasını sevmeyenler mi ? Ah evet onları da unutmayalım, çoğunlukla ilgi ve yakınlık görmemiş, bunun yerine aşırı maddi olanaklar ya da tam tersi olanaksızlıklar içinde büyümüş kişilerdir. Elde etmek, sahip olmak fikrine kendilerini o denli kaptırmışlardır ki, yaşamı sadece metalardan ibaret sanma yanılgısındadırlar. İlişkiyi ya da karşılarında ki kişiyi de bir metayı sahiplenircesine sahiplenir ve kıskanırlar. En büyük yanılgıları da bunun adına aşk demeleri bunu aşk sanmalarıdır. En az aşık olamıyorum diyenler bu kişilerden çıkar, onlar sorsanız sırıl sıklam aşıktırlar ama yanılgıları ile yüzleşmek ve farkındalık hiç de onlara göre bir şey olmadığından olsa gerek bu kendini kandırmaca yaşantısı bir ömür sürer.

Aşk Ne ki ?

Unutmadan aslında aşık olup aşkı tanıyamayanları da hemen ekleyeyim. Süper egoları son derece gelişkin bu kişiler. Aşkı defalarca tatmaya ramak kalmış olmalarına ya da aşkın tam göbeğine düşmüş olmalarına rağmen, aşkı yalanlar ve aşkı iter, ötelerler. Sonrası mı? Evet, sonrası malum, hep aynı yakınma “Ben aşık olamıyorum…”

Tüm bu muzdarip kişilere bir de tavsiye de bulunalım yeri gelmişken. Başınızı çok popüler internet sitelerinden, (hoş bu sitelerde aranan ve bulunan şeyin aşk olmadığını hepimiz biliyoruz) birbirinize sanal hediyeler göndermek ve sanal çiftlikler kurmaktan kaldırın da aşık olabilecek gerçek (sanal olmayan) biri var mı, ona bakın. En önemlisi ise aşkı artık rahat bırakın ki, o sizi bulabilsin…

Hepinize aşık günler dilerim…

Dr. Psikolog Murat SARISOY

Bonding
Featured Posts
Recent Posts
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Google Classic
bottom of page